



ÖSYM sınav tarihlerini ,Başvuru yerlerini öğrenmek için(tıklayınız)





Lisans Başvuru 5 Mayıs ile 14 Mayıs 2014 arasıdır.

Başvuru 26 Mayıs ile 4 Haziran 2014 arasıdır.

Önlisans, ALES , AÖF Lisans Önlisans adaylarına uygun fiyata vermektedir.

Hoca ayrıca İTÜ Mezunu Elektronik Yüksek Mühendisidir)

Özel Ders için
Türkçe Öğretmenin Tel ; 0532.566 6474 (istanbulda oturmaktayım)

Öğrencierine TÜRKÇE veya Edebiyat dersi sorularına ders vererek
sınavlara hazırlarım.

Mühendisi Mezunudur) Üniversite Öğrencilerine uygun fiyata özel MATEMATİK
veya FİZİK dersleri verir sınav başarılarını garantiler.0536.511 8400
istanbul Bahçelievlerde oturmaktadır

Hoca ayrıca İTÜ Mezunu Elektronik Yüksek Mühendisidir)
Kışın veya YAZ Okuluna giden Üniversite öğrencilerine evinizde ucuza Matematik dersi
verir başarılı olmanıza yardımcı olur.

http://issuu.com/kemal_turkeli/docs/bilimsel_metodoloji_nedir


Üniversite Adaylarını veya 8.sınıf öğrencilerini Ortak Test
Sınavlarına(Kasım- Nisan)
MATEMATİK Öğretmeni KEMAL Türkeli (Matematik kitapları yazarı)
evinizde özel Ders vererek Üniversite veya ANADOLU Lisesi Test sınavlarına
uygun fiyata hazırlar kazandırır.
Sınavlarına(Kasım- Nisan)
MATEMATİK Öğretmeni KEMAL Türkeli (Matematik kitapları yazarı)
evinizde özel Ders vererek Üniversite veya ANADOLU Lisesi Test sınavlarına
uygun fiyata hazırlar kazandırır.

yöntemlerini evinizde öğreterek Lisans
LYS+YGS Üniversiteye Giriş sınavları ile adaylara Üniversite kazandırır
veya okula Takviye ders verir.
-

özel Ders olarak veririm.
•

•

fiyata TAKVİYE özel bire-bir ders vererek Okul başarısını arttırır
8.sınıfları Kasım ve Nisan Ortak Sınavları ile istediği
yüksek puanlı ANADOLU Lisesini kazandırırım.

yardımcı MATEMATİK Test kitabımı (240 sayfa) sitemden çalışınız.(tıklayınız)

Kemal Türkeli : Tel&Fax : 0212 442 30 40
web : www.kemalturkeli.comKemal Türkeli : Vodafone : 0542 892 00 78
e-mail : kemal_turkeli@yahoo.com
web : www.kemalturkeli.comKemal Türkeli : Vodafone : 0542 892 00 78
e-mail : kemal_turkeli@yahoo.com

Matematik Öğretmeni Kemal Türkeli Üniversiteye veya Anadolu Lisesine Hazırlıkta Koçunuzdur.
Ücretsiz Eğitim Sitemdeki KEMAL Türkeli’nin Lise,Orta,ilk Okulda+Sınavlarda
başarınızı arttıracak 8.sınıf ORTAK Sınavlar ile ANADOLU Lisesi veya Lisans
LYS, YGS ile Üniversite kazandıracak yararlı bilgileri (Rehberlik + Ders Konu
anlatımı + Konu Testi+Deneme Sınavları
LYS, YGS ile Üniversite kazandıracak yararlı bilgileri (Rehberlik + Ders Konu
anlatımı + Konu Testi+Deneme Sınavları
+TEST Sınavlarında Sorulmuş Test Sorularını vb) çalışınız.
• KEMAL Türkeli Marmara Üniversitesi mezunu Matematik Öğretmenidir.
Ayrıca istanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Elektronik Yüksek
Mühendisliğini de bitirmiştir.
30 adet Üniversiteye hazırlayıcı veya okula
30 adet Üniversiteye hazırlayıcı veya okula
Takviye yardımcı Test kitapları yazıp yayınlamıştır.

• Matematik Fizik Testlerini Pratik Çözme Metodunu da öğretir.

Önlisans, ALES
adaylarına uygun fiyata vermektedir
•
TÜRKÇE veya EDEBİYAT LİSE Öğretmeninden evinizde
uygun fiyata Özel Ders;

uygun fiyata Özel Ders;

Coğrafya1 TEST sınavında sorulacak Edebiyat Sınavına hazırlarım. Evinizde
bire-bir özel veya grup 8.sınıfları Ortak Sınavlar Kasım-Nisan TÜRKÇE Testine
hazırlarım. YGS TÜRKÇE 40 soruya veya
LYS3 Türk Dili ve EDEBİYAT’ı
(650 bin Adayın başvurduğu LYS3 sınavında 56 Türkçe-Edebiyat Test sorusu
sorulacaktır) sınavlarına Üniversite Adaylarını evinizde hazırlarım.


bire-bir TÜRKÇE veya EDEBİYAT dersini evinizde veririm.
istanbul Üniversitesi Mezunu Lise Öğretmeniyim.Özel Ders için


Öğrencierine Türkçe veya Edebiyat dersi Test sorularına
ders vererek hazırlarım
YÖK de 22 Temmuz 2013 tarihinde üniversitelere yolladığı bir yazı
ile 29 yaşını tamamlamış öğrencilerin ders kayıtlarının
yenilenebileceğini belirtti.
İdare mahkemeleri öğrencilerin eğitim haklarının sadece kanunla
sınırlandırılabileceğini gerekçe göstererek yürütmeyi durdurdu.
Buna göre 29 yaş sınırını geçen binlerce üniversite öğrencisinin
yeni eğitim öğretim yılında ders kayıtları yenilenebilecek.
Öğrencilerin ders kaydının yapılması için yasal bir engel olmadığını
söyleyen İstanbul Üniversitesi , yeni eğitim öğretim yılında 29 yaşını
tamamlayan öğrencilerin ders kayıtlarını yenileyeceklerini, ancak öğrencilerin
askerlik tecil işlemleriyle ilgilenmeyeceğini belirtti.


Kamu Personeli Seçme Sınavı’na 835 bin 320 kişi katıldı.
Öğretmen olmak isteyen 294 bin 910 kişi genel kültür ve genel yetenek sınavına girdi. İki gün süren KPSS sınavına toplam 1 milyon 370 bin 565 aday katıldı

Organik Kimya Graham Solomons Literatür yayınevi
http://www.literatur.com.tr/organik-kimya-7-basim8242dan-ceviri-ciltli-cd-rom8242lu
ORGANİK KİMYA :
Graham Solomons ,
Graig Fryhle ,
Sayfa Sayısı =1350
LİTERATÜR Yayınevi -
DERS KİTAPLARI

• Karbon Bileşikleri ve Kimyasal Bağlar
• Tipik Karbon Bileşikleri: Fonksiyonel Gruplar Moleküller Arası Kuvvetler ve İnfrared (İR) Spektroskopisi
• Organik Tepkimelere Giriş: Asitler ve Bazlar
• Alkanlar: Adlandırma, Konformasyon Analizi ve Sentezlere Giriş
• Stereokimya: Kiral Moleküller
• İyonik Tepkimeler–Alkil Halojenürlerin Nükleofilik Yer Değiştirme ve Ayrılma Tepkimeleri
• Alkenler ve Alkinler I: Özellikleri ve Elde Edilişleri Alkil Halojenürlerin Ayrılma Tepkimeleri
• Alkenler ve Alkinler II: Katılma Tepkimeleri
• Nükleer Manyetik Rezonans ve Kütle Spektrometri: Yapı Tayini İçin Kullanılan Aletler
• Radikal Reaksiyonlar
• Alkoller ve Eterler
• Alkollerin Karbonil Bileşiklerinden Sentezi. Yükseltgenme – İndirgenme ve Organometalik Bileşikler
• Konjuge Doymamış Sistemler
• Aromatik Bileşikler
• Aromatik Bileşiklerin Tepkimeleri

Duke Üniversitesi'nde aldı. 1960'ta Kuzey Florida Üniversitesi'nin fakültesinde kurucu üye oldu ve
1973'te Kimya Profesörü, 1992'de Emekli Profesör oldu. Eğiticiliği yönüyle bir çok ödül almıştır.
http://www.literatur.com.tr/graham-solomons
Craig Barton Fryhle
Yazar resmi Craig Barton Fryhle
Pasifik "Lutheran" Üniversitesinde Doçent olup, Kimya bölümü başkanıdır. Lisans derecesini "Gettysburg" kolejinden almıştır. Profesör Fryhle'ın araştırma sahası
şikimik asit sürecindeki enzimler ve metabolitlerdir. Milli Bilim Vakfından, özel kuruluşlardan M.J. Murdock firmasından araştırma ve alet kurma ödülleri almıştır. Kimya eğitimi çalışmaları organik kimyada akti ve bilgisayar destekli eğitim programlarını, lisans seviyesi organik kimya derslerinde yeni deneylerin
geliştirilmesini, aletsel analiz derslerini ve bu kitabın önceki baskılarındaki yapılan çalışmaları içerir.
http://www.literatur.com.tr/craig-barton-fryhle
Organik Kimya 7. Basım'dan Çeviri (Ciltli, Cd-Rom'lu)
Çeviri Kurulu üyelerinden bazıları:
Prof. Dr. Gürol Okay / Hacettepe Üniv. Fen Fak.
Prof. Dr. Mustafa Toprak / Dokuz Eylül Üniv. Fen-Edebiyat Fak.
Prof. Dr. İsmail Gümrükçüoğlu / Ondokuzmayıs Üniv. Fen-Edebiyat Fak.
ISBN: 9789758431878
Yazarlar: Graham Solomons , Craig Barton Fryhle
Kategoriler: Kimya
Yayınevi : Literatür Yayıncılık
Dili : Türkçe
Sayfa Sayısı : 1350
https://archive.org/stream/Solomon-OrganikKimya/4#page/n15/mode/2up
Bu kitabın kapağında eski Kuzeybatı Pasifik ormanlarında bulunan bir Pasifik porsukağacının resmi yer almaktadır.
Pasifik porsukağacının kabukları, yumurtalık ve meme kanserlerine karşı oldukça etkili bir
ilaç olduğu bilinen Taksol üretir. Taksol, ökaryotik hücre bölünmesi esnasında mitozu durdurur.
Bununla birlikte Pasifik porsukağacından sağlanan Taksol, gözönüne alınamayacak kadar azdır.
Yüz yaşındaki bir ağaçtan, bir ilacın yaklaşık bir dozu ( kabaca 300 mg ) elde edilebilir. Bundan dolayı sentetik organik kimyacılar, Taksol'un göz alıcı moleküler yapısı olduğu kadar, sentezi üzerine de yoğun bir çaba harcamaya girişmişlerdir. Taksol'un şimdiye kadar tam beş total sentezi açıklanmıştır.
Şimdi, Avrupa porsukağacının iğnemsi yapraklarından, ilişkili bir metabolitin
izolasyonu ve o ara üründen de Taksol'un sentezi yapılmaktave bu klinik olarak istenmektedir.
Bu durum, sentezin önemini ve organik kimyanın kullanımını açıkça göstermektedir. Bu örnek,
kitapta kullanılan, öğrencilerin ilgisini çekecek ve organik kimya çalışmalarına katılmalarını
sağlayacak bir çok örnekten yalnızca biridir.
Literatür Yayınevine Ulaşın
Adres: İstiklal Cad. Emgen Han. No:47 Kat:4
Beyoğlu / İstanbul
Tel: (0212) 292 41 20
Faks: (0212) 245 59 87
Eposta: literatur@literatur.com.tr

www.literatur.com.tr
http://www.idefix.com/kitap/organik-kimya-cd-graham-solomons/tanim.asp?sid=F11EVVF22K5KK4BCHBR7
http://www.kitapyurdu.com/kitap/organik-kimya-7-basimdan-ceviri/48873.html&manufacturer_id=22066
Solomons gayet güzel bir kitaptır bir kimyager olarak tavsiye ediyorum... Ç.Ü.´de ders kitabı olarak kullanan
hocalarımız var öğrencilere tavsiyem kısa ve öz yerine bu kitabı alıp defalarca kendilerini vererek okumaları...
Literatür Yayıncılık , 1988’de yurtdışında yayınlanmış mesleki ve eğitim yayınlarını ilgililere ulaştırmayı
hedefleyerek kuruldu. Mimarlık,İçmimarlık,Dekorasyon ve Sanat alanlarında ilgilileri yurtdışında yayınlanmış
yayınlarla buluşturdu.
Kitapsız,fotokopi,ders notu eğitiminden kitaplı çağdaş eğitime giden yolda uluslararası yayıncılarla
birlikte İngilizce textbook pazarını geliştirerek kurumsallaştırdı. Üniversite kampüslerinde Bookstore
İşletmeciliği projesiyle kitabevleri kurdu ve işletimini üstlendi.
1992 yılından itibaren yerli bilim insanlarımızın,sanatçı ve yazarlarımızın eserlerini yayınlamaya başladı.
1995 yılında "Her öğrencinin kendi ana dilinde dünya literatürünü izleme hakkı vardır" anlayışından yola
çıkarak; Yurtdışında yayınlanmış eserlerin Türkçe’ye kazandırılması çalışmalarını başlatarak bu alanda
önemli boşlukları dolduran temel ders kitaplarını yayımladı.
2000 yılından itibaren Akademik, Mimarlık ve Sanat Yayıncılığının yanı sıra Kültür Yayıncılığında da yayın
programlarını geliştirerek edebiyat, biyografi-otobiyografi, inceleme-araştırma, Edebiyat alanında kitaplar
yayımlamaya başladı.
Uluslarası yayın dünyasının yaygın olarak kitap üretimini yaptığı ortaklaşa yayıncılık (Co-Publishing)
yöntemiyle 25’in üzerinde yüksek düzeyde kaliteli kitapların üretimini yaparak bu alanda da öncülük yaptı.
Literatür, 2010 yılından itibaren Temel Bilimler, İşletme-Ekonomi, Sosyal Bilimler, Mühendislik,
alanlarının yanı sıra uygulamalı görsel sanatlar alanını da kattığı yayın faaliyetine, dünyanın
önde gelen yayıncılarından AVA Academia’ nın ders kitabı serileriyle devam ediyor.
Literatür Yayıncılık olarak ülkemizdeki her üniversite öğrencisinin, tüm ilgililerin kendi dalında
en yeni literatürü kolaylıkla izleyebilmesi temelinde bir yayıncılık anlayışını sürdürüyor.
Tüm yayınlarını bu kavrayış yönlendiriyor.
Yayınlarımızın tasarım, sunuş ve dil açısından belli bir nitelik taşımasına özen gösteriyor ve
yayıncılığımızı bu niteliği yükseltecek şekilde geliştirmeyi amaçlıyoruz.

Organik Kimya Graham Solomons Literatür yayınevi

Organik Kimya Graham Solomons Literatür yayınevi
Literatür Yayınevine Ulaşın
Adres: İstiklal Cad. Emgen Han. No:47 Kat:4
Beyoğlu / İstanbul
Tel: (0212) 292 41 20
Faks: (0212) 245 59 87
Eposta: literatur@literatur.com.tr

:
E: dilek@literatur.com.tr
www.literatur.com.tr
Üniversite öğrencilerine : Matematik Analiz I.cilt
: Dr.Salih Çelik – Dr.Sultan A.Çelik(İstanbul Yıldız Teknik Üniversitesi

Matematik Analiz 1.cilt, 610 sayfa, Birsen yayınev
Öğretmenleri) tarafından yazılan genişletilmiş
2. Baskısı
İstanbul/Cağaloğlu 0212. 527 85 78, 610 sayfa)
tarafından yayınlanan konu anlatımlı sorularının
doğru cevabı verilen kitabı Üniversite
Öğrencilerine tavsiye ederim.
İçindekiler özetle; Fonksiyonlar, fonksiyonların
bileşkesi, Üstel ve Logaritmik fonksiyonlar,
Limit ve süreklilik, Türev : kuralları, zincir kuralı,
kapalı fonksiyonların türevi, Türevin uygulamaları,
İntegrasyon,
Belirli integralin uygulamaları, Transandant
fonksiyonlar, İntegrasyon teknikleri, Kutupsal koordinatlar ; Parametrik
denklemler.
Üniversite öğrencilerine:
Matematik Analiz II.cilt : Dr.Salih Çelik – Dr.Sultan A.Çelik(İstanbul
Yıldız Teknik Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Öğretmenleri)
tarafından yazılan baskısı Birsen Yayınevi(www.birsenyayınevi.net, İstanbul/Cağaloğlu
0212. 527 85 78, 394 sayfa) tarafından yayınlanan konu anlatımlı sorularının doğru

Matematik Analiz 2.cilt,394 sayfa,Birsen yayınevi
cevabı da verilen kitabı Üniversite Öğrencilerine
tavsiye ederim. İçindekiler özetle;
Diziler(sonsuz,Limiti,Monoton), Seriler(Kuvvet serileri,
Taylor ve Maclauren serileri)
Vektörler(noktaçarpımı,vektörel çarpım),
Vektörel fonksiyonlar, Kısmi türev;
Çok değişkenli fonksiyonlar,
İki ve üç Katlı integraller,
Vektörel Analiz: Eğrisel İntegraller,
Green teoremi, Yüzey İntegralleri, Diverjans teoremi,
Stokes teoremi
Kitabı tavsiye eden bu yazıyı Yazan www.kemalturkeli.com yazarı Marmara
Üniversitesi mezunu
Matematik öğretmeni Kemal Türkeli(MarmaraÜniversitesi Atatürk Eğitim
Fakültesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümüöğrencisi olarak bir yıl 1350 Ders
İngilizce Hazırlık Okulunda eğitim
almıştır.)kemal_turkeli@yahoo.com
Fen veya Mühendislik ‘te okuyan Üniversite öğrencileri için:

Fizik 1, Palme yayınevi, Serway, Beichner
FİZİK 1.cilt(5.baskısından çeviri, Mekanik(Newton’un temel Dinamik yasaları , Genel veya Mekanik enerjinin korunumu, …)+ Mekanik dalgalar+
Termodinamik(Termodinamiğin yasaları, Entropi…)
Palme yayınevi
Palme yayınevi
www.palmeyayinevi.com, 776 sayfa)
Raymond A.Serway ve Robert J.Beichner(Çeviri editörüProf.Kemal Çolakoglu dahil 40 akademik öğretim üyesinin değerli titiz katkılarıile İngilizce baskısından Türkçeye çevrilmiştir.)Lisans mezuniyet ortalamanızı yükseltebilmeniz için Fizik 1 ders kitabı veproblemlerinin çözümünü veren 1. cildi alacağınız notu yükseltmede size yardımcı olacaktır.
Kitabı tavsiye eden bu yazıyı Yazan www.kemalturkeli.com sitesi yazarı İstanbul
Teknik Üniversitesi Gümüşsuyu yerleşkesi
mezunu Elektronik Yüksek Mühendisi Marmara
Teknik Üniversitesi Gümüşsuyu yerleşkesi
mezunu Elektronik Yüksek Mühendisi Marmara
Üniversitesi mezunu Matematik öğretmeni Kemal
Türkeli(Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi İngilizce Matematik Öğretmenliği bölümü öğrencisi olarak bir yıl 1350 Ders İngilizce Hazırlık Okulunda eğitim almıştır.) kemal_turkeli@yahoo.com
Fen veya Mühendislik ‘te okuyan Üniversite öğrencileri için:
FİZİK 1.ciltteki Problemlerin Açıklamalı cözümlerini içerir(722 sayfadır, 5.baskısının problemlerinin

Fizik 1.nin problemlerinin çözümüdür
çözümünün çevirisidir. Mekanik(Newton’un temel Dinamik yasaları , Genel veya Mekanik enerjininkorunumu, …)+ Mekanik dalgalar+
Raymond A.Serway ve Robert J.Beichner’in problemlerini Açıklamalı çözenler McGrew-Saul – Teague’dir.(Çeviri editörü Prof.Kemal Çolakoglu dahil 40akademik öğretim üyesinin değerli titiz katkıları ile İngilizce baskısından Türkçeye çevrilmiştir.)Lisans mezuniyet ortalamanızı yükseltebilmeniz için Fizik 1 kitabı ve problemlerinin çözümünü veren bu cilt alacağınız notu yükseltmede size yardımcı olacaktır.

mezun olanlar için uygulanan pedagojik formasyon eğitimlerinin
lisans eğitimine devam edenler için de açılacağını duyurdu.
(tıklayınız) veya (tıklayınız)
Buna göre, pedagojik formasyon eğitimi sertifika programları eğitim veya eğitim bilimleri fakültesi
olan üniversitelerde açılacak.
Eğitim fakültesi olmayanlar ise, program açma yetkisi olan bir üniversiteyle işbirliği yapabilecek.
YÖK’te yapılan açıklamada, Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nun 20 Şubat 2014 tarihli kararı
ile belirlenen ve öğretmenliğe kaynaklık eden yükseköğretim programlarından mezun olanlar için geçerli
pedagojik formasyon eğitimi sertifika programının, söz konusu yükseköğretim programlarına
devam eden lisans öğrencileri için de açılacağı duyuruldu.
Alınan kararlar ise şöyle özetlendi:
- Programın, bünyesinde eğitim/eğitim bilimleri fakültesi bulunan yükseköğretim kurumlarında
açılabilecek.
- Bünyesinde eğitim/eğitim bilimleri fakültesi açılmamış yükseköğretim kurumlarının, program açma
yetkisi bulunan bir üniversiteyle işbirliği yapabilecek.
- Dersler, öğrenci tercihleri dikkate alınarak, yükseköğretim kurumlarının imkanları dahilinde,
I. öğretim, II. öğretim, hafta sonu, yaz okulu, uzaktan ve açık öğretim gibi farklı alternatifler
dahilinde verilebilecek.
- Sınıf içi uygulama gerektirmeyen teorik dersler, öğrenci talepleri dikkate alınarak fakülte
yönetim kurulu kararıyla, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nden kredi tamamlama
şeklinde alınmasına imkan sağlanması için söz konusu üniversite yetkilendirilecek.

Sanal Campus'te Forum ortamı

Yapmanız gereken ilk şey, oturup geleceğiniz ile ilgili bir kariyer
planı yapmaktır. Kariyer planı kariyerinizde ulaşmak istediğiniz
hedefe ulaşmanızı kolaylaştıracak bir haritadır. Kariyer planı iş
hayatınız boyunca bir çok farklı aşamada faydalı olacaktır, örneğin
iş yerinizde (bulunduğunuz departmanın kapanması, firmanızın
satılması…vb.) ya da özel hayatınızda karşınıza çıkacak ani bir
değişiklikte çok işinize yarayacaktır. Böylece ihtiyacınız olduğunda,
fazla endişelenmeden hazırlamış olduğunuz plana ve stratejilerinize
göz atabileceksiniz.
Kariyer planlamada dikkat etmeniz gereken ilk şey gerçekten ne yapmak
istediğinize karar vermektir. Karar verdikten sonra yapmanız gereken
işlemler sandığınızdan çok daha kolay olacaktır. Ne istediğinize karar
vermenin yolu kendinizi tanımaktan geçer. Kim olduğunuzu, neleri
yapmaktan zevk aldığınızı, bilgi ve becerilerinizi, başarılı olduğunuz
alanları bilmelisiniz. Kendi kendinize yapacağınız değerlendirmelerin
yanı sıra, çevrenizde size yakın olan insanlar da bu konuda size çok
yardımcı olacaklardır.
Kariyer Planı nasıl yapılır?
Genel Bakış: İlk aşamada sizin için anlamlı olan bir süre içinde (6 ay,
3 yıl, 10 yıl) ulaşmak istediğiniz hedef ile ilgili kararlarınızı vermelisiniz.
Nereye ve ne zaman ulaşmak istediğiniz konusunda kararlı olmalısınız.
Her an planınızın önüne çıkacak engellerle karşılaşabilirsiniz.
Bu çalıştığınız firmanın iflas etmesinden, eşinizin başka bir şehirde iş
bulmasına kadar her şey olabilir. Bunlar için her zaman hazırlıklı
olmalısınız. Her zaman yedekte bir B planı bulundurmakta fayda var.
Sektör Belirleme: Bir sonraki adım sektör belirlemek olmalıdır.
Hangi sektörlerin ve firmaların geleceği olduğunu ve bunlardan
hangilerinin size ihtiyacı olabileceğini tespit etmelisiniz.
Tabi bunu yaparken niteliklerinizi, bilgi ve becerilerinizi göz önünde
bulundurmanız, mezun olduğunuz bölüm olmasa bile ilgili olduğunuz
ve kendinize güvendiğiniz alanı belirlemeniz gerekir.
Pazarlama Planı: Size uygun sektörü ve mesleği bulduktan sonra,
veya çalıştığınız iş sizi tatmin etmiyorsa; bilgi, beceri ve deneyimlerinizi
kullanabileceğiniz pozisyonlar için bir plan geliştirmelisiniz. Neler
yapabileceğinizi, nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini yavaş yavaş
kafanızda oluşturmalısınız.
Güçlü ve zayıf yanlarınızı belirleyin:Önemli olan güçlü taraflarınızı
arttırmak ve zayıf taraflarınızı en aza indirgemektir, ama bunu
başarabilmek için once güçlü ve zayıf yönlerinizin neler olduklarını
bilmeniz gerekir, ve bu her zaman söylendiği kadar kolay değildir.
Kendinizi dinlemeniz ve bunu mümkü olduğunca tarafsız, kendinizi
korumadan yapmaya çalışmalısınız. Yardı almak için çevrenizdeki
insanlara, yakınlarınıza sorabilirsiniz. Bunlar size kendiniz hakkında
yeni bir fikir kazandırabilir.
Konumlandırma: Yaptığınız işte iyi olmak için, ne yaptığınızı biliyor olmanız
gerekir. ‘Konumlandırma' kim olduğunuz, kendinizi nerede görmek
istediğiniz, becerileriniz, sektöre ve firmaya ne kadar uygun olup
olmadığınızdan oluşan bir paragraftır. Bir paragrafta kariyer hedefinizi
açıklayan bir yazı yazmanız hedefinizi netleştirmek ve gerçekleştirmek
açısından önemlidir.
Hareket Planı: Önümüzdeki bir iki sene içinde ne yapmak istediğinize karar
verdiğinize göre, artık sıra bunu yerine getirmek için kullanacağınız taktikleri
belirlemeye geldi. Araştıra yapabilir, sektördeki uzmanlarla konuşabilir ve
yapmayı planladığınız işde başarılı olmuş olan insanları inceleyebilirsiniz.
Öncelikle ilgili sektör ve belli başlı firmalar ile ilgili detaylı bilgi edinmelisiniz,
daha sonra tanıdıklarınız veya onlar aracılığıyla başkalarıyla görüşmekte
büyük fayda vardır, fakat birden fazla kişiyle görüşmeye ve onlarla aranızdaki
farklılıkları göz ardı etmemeye özen gösterin.
Finans Planı: Kariyer planında yapacağınız değişiklikler finansal durumunuzu
etkileyebilir. Başınıza gelebilecekleri önceden düşünmeniz ve çözüm yolları
üretmeniz önerilir.
Özet: Ne kadar sıklıkla durup, kariyer haritanıza ve koşullarına göz atarsanız
sizin için o kadar faydalı olur. Eğer planlamaya yeni başladıysanız, her hafta,
eğer daha rahat bir süreç içindeyseniz, ayda bir defa kariyer planınızı gözden
geçirmeniz tavsiye edilir. Önemli olan planınızı gözden geçirmek için belirli
bir aralık belirlemiş olmanızdır, böylece daha sistemli ve planlı ilerleyebilirsiniz.
Kariyer Planlamada En Çok Yapılan On Hata Nedir?
Kariyer planınızı yapacaksınız ama biraz daha ipucuna ihtiyacınız var.
Kariyer planınızı yaptınız. Bir süredir uyguluyorsunuz fakat bir türlü hiçbir şey
istediğiniz gibi olmuyor. Kariyer planınızın işe yaramadığını düşünüyorsunuz.
Hatanın nerede olduğunu merak ediyorsunuz. İşte size kariyer planlama
sırasında en sık yapılan on hata…
Hata 1: Kısa dönemli maddi ihtiyaçlarınızı ve uzun dönem hayat/kariyer
hedeflerinizi birleştirerek, her ikisini de aynı zamanda karşılamaya
çalışıyorsunuz. Daha güvenli maddi altyapınızı sağlamadan üzerine
birşeyler kurmak istiyorsunuz.
Hata 2: Çabuk ya da geçici çözümler arıyorsunuz. Örneğin; cevabı
bulmak için bir fikirden diğerine atlıyorsunuz. Unutmayın ki; tatmin edici
ve prestijli bir kariyer sahibi olmak zaman, sabır ve iyi bir plan gerektirir.
Hata 3: Kişisel tatmininizi sağlamak için kendinizi tanımadan ve ne
istediğinizi bilmeden başarıyı dış dünyada arıyorsunuz.
Hata 4: Kariyer gelişimi sürecini hiçkimseden ve hiçbir yardım almadan
ilerletmeye çalışıyorsunuz.
Hata 5: Kendi doğrularınızı uygulamak yerine ailenizin veya başkalarının
'-meli, -malı' larına uymaya çalışıyorsunuz. Belki de, ne istediğinizi
bilmeden ve araştırmadan dış faktörlerin katkılarıyla kendinize bir
yön seçmeye çalışıyorsunuz.
Hata 6: Para kazanmanın tek yolunun şimdiye kadar yaptığınız şeyi
yapmaya devam etmek olduğunu sanıyorsunuz.
Hata 7: Sadece ilanları takip ediyor ve yöntemleri, girişimci pazarlama
metodlarını göz ardı ediyorsunuz. Unutmamalısınız ki; iş arama
sürecinize ne kadar çok insanı katar, ne kadar çok bağlantı kurarsanız,
hem aradığınız pozisyona ulaşmanız o kadar kolay olur, hem de bakış
açınız o kadar genişler.
Hata 8: Başarılı olamadığınız veya ilerleyemediğiniz için kendinizi,
başkalarını, geçmiş olayları veya durumları suçluyorsunuz. Bu yüzden
de kendinizi bir kurban gibi görüp hayatınızın sorumluluğunu
üzerinize almıyorsunuz.
Hata 9: Kendinize güveniniz eksik oldğu için veya ne istediğinizden
emin olmadığınız için harakete geçmiyorsunuz.
Hata 10: Sadece ne yapacağınıza karar vermiş olduğunuz için bundan
vazgeçemeyeceğinizi ya da değiştiremeyeceğinizi düşünüyorsunuz
pdrciyiz.biz den alınmıştır
BİLİMSEL METODOLOJİ NEDİR?
28 OCAK 2012 CUMARTESI
BİLİMSEL DÜŞÜNCE NEDİR?
BİLİMSEL DÜŞÜNCE NEDİR?
Herkesin düşünmeye ve fikrini söylemeye başladığı bir çağda, ortaya çıkan çok önemli bir eksikte
nasıl düşünmek gerektiğini hiç bilmemekten kaynaklanıyor. İnsanlar okulları bitiriyor, çeşitli
teorileri okuyor, teorileri değerlendiriyor ve kendisi de teoriler ileri sürüyor ama bilimsel
düşünce ve akıl yürütme sistematiği nedir hiç bilmiyor. Her mantıklı düşünceyi veya teoriyi
bilimsel sanıyor. Her düşünceye aklıma yattı veya yatmadı diye değerlendiriyor. Gerçek ile
düşünce arasındaki ilişkileri ise hiç tanımıyor. Sonuç olarak eğitilmiş, hatta akademik kariyer
yapmış birçok insan bir fikir kör dövüşü sergiliyor.
Açık oturumlarda meydan savaşları yaşanıyor. Sonuç olarak herkesin haklı olduğu,
herkesin doğrularının farklı olduğu, hatta birçok gerçek olduğuna inanarak,
bilimin kalbine bir hançer saplıyoruz ve uzlaşıcı olduğumuz için de övünmeye
başlıyoruz.
Prof. Dr. Tarık Özker hocamın üniversitenin 4. sınıfında (yani nerdeyse eğitimimizi
tamamlamak üzereyken) bunca yıldır öğrendiklerimizin, yani bilimsel düşüncenin
ne olduğunu bize anlattığı zaman, çok şaşırmıştık. Ne yaptığımızı bize hiç kimse
öğretmemişti o ana kadar. Bu konuda yani bilimsel düşüncenin ne olup,
ne olmadığını sade bir dille anlatan bir kitap çok aradığım halde bulamadım.
Ben de hocamın bize öğrettiklerinden aklımda kalanları ve bu güne kadar
okuduklarımdan hazırladığım bir özeti yazmaya karar verdim.
Kısaca aradığımız; “Her mantıklı düşüncenin bilimsel ve gerçek olup, olmadığıdır?
Düşüncemizin bilimsel ve gerçek olması için olmazsa olmaz şartları nelerdir?”
sorularının cevaplarıdır.
DUYU, DÜŞÜNCE VE MANTIK:
İnsan beyni 5 duyumuzu (duyu: insanların ve hayvanların, dış dünyanın uyarılarını
görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneği, hasse)
kullanarak dış dünya ile ilişki kurar. Bu duyuları yani algıladığı görüntü, ses, tat,
koku, dokunma duyularını hafızasında saklamak ve işleyebilmek için bu duyularla
ilgili biyolojik ve elektriksel olarak birbirinden farklılıklar üretir. İnsan beyni gördüğü
bir cismi tüm şekil ve renk nitelikleriyle hafızasına almaz. Daima bunları simgeleştirir.
Yani simge (sembol) olarak soyutlanmış (yani tüm özelliklerinden ana özellikleri veya
ayırt edici özellikleri ayıklanmış olarak) yani daha az veri (data) ile hafızasına alır.
Bu duyuların arasındaki ilişkileri de daima onların ayırt edici özellikleri yani
soyutlanmış simgeleriyle oluşturur. Şöyle ki bir çocuk çığlığı, o sesin tüm
özellikleriyle (yani frekansı, bileşenleri, ritmi, genliği vs ile değil) diğer seslerden
onu ayırt eden ana özelliği ne ise onu simgeleştirerek hafızasına alır. Neticede
hafızaya alınan sesin kendisi değil onun simgesi ve bu simgenin soyutlanmış
verileri ve tarifidir.
İnsan beyni düşünürken, hatırlarken ve akıl yürütürken bu simgeleri kullanır,
yani o duyuları hatırlatan biyolojik ve elektriksel farklılıkları kullanır. Yoksa
duyuların algıladığı tüm verileri beynine kayıt etmez. Sadece onların
simgelerini kullanır. Bunun sayesinde insan beyni bu gözlemleri arasında
ilişkiler ve sonuçlar oluşturabilir. Yani düşünür. Varsayımlar hayal edebilir.
Tüm hayallerde sesler ve şekiller tam olarak yoktur. Duyular hafızamızda
karikatür gibi sadece ayırt edici özellikleriyle vardır.
Peki, duygu nedir? Duygu (TDK sözlük anlamı: duygu: belirli nesne olay
veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim) algıladığımız
duyuların, genetik hafızamız, bilinçli hafızamız ve bilinçaltımız etmenleriyle
bize anımsattığı, bir yorumlanmış duyu hatta duyular kümesi veya bileşenidir.
Duygu bir algılama değil sadece bir sonuçtur veya bir yorumdur.
Kontrollü bir ateş, şömine ateşi görünce, güven duygusu oluşur, ama kontrolsüz
yanan bir ateş görünce korku ve güvensizlik hissederiz. Çünkü geçmiş
tecrübelerimiz şömine ateşinin bizi ısıttığını ve belki de genetik hafızamız
da bu tip bir ateşin bizi vahşi hayvanlardan koruduğunu anımsatacaktır.
Bu duygu güvence duygusudur. Yani bu durum güvencelidir yorumu
veya sonucuna varmaktır.
Kontrolsüz bir ateş, bir çalılığın yanmasını görünce, güvensizlik duygusu oluşur,
korkarız. Çünkü geçmiş tecrübelerimiz bu ateşin büyüyeceğini ve bize ve
çevremize zarar vereceğini anımsatacaktır. Bu duygu güvensizlik ve korku
duygusudur. Yani bu durum güvencesizdir ve tehlikelidir yorumu veya
sonucuna varmaktır.
Önce kullandığımız ve kullanacağımız terimlerin tariflerini yapalım.
Matematik simgeler ile mantıksal işlemler yapma ve sonuca varma metodudur.
Simgelerden ne kastettiğimizi yukarıda açıkladık. Yani algılamalarımızın
soyutlanmış işaretleri simgedir. Bir cisim, iki cisim, büyük cisim, küçük cisim,
küme, sonsuz gibi.
Mantık nedensel düşünme sistematiği ve ilkeleridir. Yani beynimizin düşünme
sistematiğinin deşifre edilmiş bir metodolojisidir.
Şimdi ne dediğimize tekrar bakalım. Beynimiz duyuları simgeleştirir, kaydeder,
tasnif eder ve bunlarla mantıklı işlemler yapar. Matematik ise simgeler ile
mantıksal işlemler yapma metodolojisidir. Yani, beynimizin yürütmekte olduğu
düşünme sisteminin bilinçli akıl yürütme ve yazıya dökülmüş anlatım biçimi
ve sistematiğidir. Diğer bir deyişle de duyulardan duygulara (algılamalardan –
inputs, sonuçlara - outputs) varma metodudur.
Şimdi yanlış bir toplum yargısının neden yanlış olduğunu anlamaya çalışalım.
“Bu kadar mantıksal olma birazda duygulu ol.” veya “Mantık ile duygu daima çelişir”
sözcüklerinin ne kadar yanlış bir yargı olduğu sonucuna varmak zor olmasa gerekir.
Duyu gerçek dünyayı algılamak, duygu ise bundan beynimizin kullandığı
mantıksal bir sonuca varmak olmasına rağmen, insanlar mantığın duygu
ile çeliştiğini sanıyor. Bir başka deyişle de mantığın ve matematiğin
bilimsel metodunun ne olduğunu tanımıyor. Bu nedenle yanlış mantık kullanarak,
yanlış ve gerçek olmayan bir sonuca varıyor ve bunun duygular ile çeliştiğini
söylüyor.
Biz rahatlıkla şunu iddia edebiliriz. Sıhhatli bir insanın duygularıyla, doğru kullanılan
bir mantık tam olarak örtüşür. Yani, duygular mantıklıdır ve mantıklı olan sonuçlarda
duyguludur. Bunlar asla ters düşmezler.
Burada konuyla doğrudan ilgisi olmasa da genel olarak yapılan bir hataya değinmek
istiyorum. Duygulu (duyularımızın daha açık olup, daha fazla duygu üretmemiz
halini kastediyorum) olmak ve hassas olmak birbirleriyle karıştırılan kavramlardır.
Biz genellikle olaylardan çabuk ve daha fazla etkilenen insana duygulu sıfatını takarız.
Bir film seyrederken ağlayan, başkalarının acısını kendi içinde derin hisseden
insanlara da duygulu deriz. Ama bu hatalı bir kullanımdır. Gerçekte söylemek
istediğimiz o insanın hassas olduğundur.
BİLİMSEL DÜŞÜNCE VE GERÇEK
İnsan beyni duyularıyla algıladıklarını simgeler halinde belleğine alıp, bunları
işleyerek ve mantıklı akıl yürüterek sonuçlara varır. Biz bu sonuçları içsel
ruh halimize yönelik olanlarına duygu veya his diyoruz, dışsal olan ve insanlara,
olaylara, doğaya yönelik olanlarına hayat görüşü, felsefe, fizik, kimya, matematik
diyoruz. Bu mantıklı akıl yürütme işlemini her insan yapabilir. Ama her insanın
yaptığı bir diğeriyle aynı sonucu vermez.
Neden aynı sonucu vermez? Şimdi düşünce süreçlerimize dikkatlice bakalım.
1. adım: Duyularımızla algılama ve gözlemleme - (sıhhatli duyu organları gerekir)
2. adım: Algıladıklarımızın ve gözlemlediklerimizin ana ve ayırt edici özelliklerini
ayıklayarak simgeler halinde hafızamıza alma (tarifini yapma) – (ruhen sıhhatli olmak,
önyargısız ve tabusuz olmak gerekir)
3. adım: Bu simgeleri genetik hafızamız, bilincimiz ve bilinçaltımızdaki geçmişteki
deneylerimiz ile karşılaştırarak ve işleyerek mantıklı sonuçlara (duygu ve düşüncelere)
varmak. (deneyimli, ruhen sıhhatli ve zeki olmak gerekir)
4. adım: Vardığımız sonuçları yaşamda sınamak (eylemci olmak gerekir)
5. adım: Vardığımız sonuçlar yaşamla doğayla uyuşmuyor ve yanlışsa 1. adıma
geri dönmemiz gerekiyor. (dogmatik olmamak, sorgulayıcı olmak, tabusuz olmak gerekir)
Zaten, tüm sorunda burada başlıyor. Bilimsel düşünce doğaya kapalı bir akılla, doğayı
doğru algılamamızı zorlaştıran bozuk ruh hali, tabular, önyargılar ve inançlarla,
birikimsiz ve deneyimsiz, uygulamasız ve eylemsiz yapılamaz. En önemlisi ise
yanlış sonuçları görünce hemen başa dönebilmeyi ve ben nerede hata yaptım
diye gözden geçirme yapabilmeyi ve tüm bunları göze alabilmeyi gerektirir.
Yanlış sonuçları görünce tekrar başa dönmek çok zordur. En iyisi gözlemlediklerimizin
gerçek olmadığına inanmaktır. Yanlış yorumladığımızı düşünmek ve başkalarının daha
doğru düşündüğünü varsaymak daha kolaydır. Belki de tuttuğumuz ve taraftarı
olduğumuz teoriyi kavramadan, yargılamadan ve sınamadan büyük bir inanç ve
inatla savunmak daha doğru olabilir. Bu ruhumuzu ve komplekslerimizi de okşayabilir.
İşte bu nokta düşünce sistemimizin bozulduğu, kirlendiği ve hastalandığı noktadır.
Düşünce sistemimizin hastalanmamış olması da Bilimsel Düşüncenin
olmazsa olmaz şartlarından birisidir.
Şimdi yukarıdaki adımlardaki değişik etkilere bakalım.
1. adım: Duyularımızla doğayı ve olayları anlayabilmek için sıhhatli duyu organlarımıza,
hatta bunları destekleyen bazı teçhizatlara ihtiyacımız vardır. İyi bir göze sahip olmak,
görmesini öğrenmiş olmak, iyi bir kulağa sahip olmak ve seslere karşı eğitilmiş
bir kulağı olmak, mikroskop, ölçü aletleri, gerçek belgeler, doğru yazılmış dokümanlar
vb gibi hem kendi duyu yeteneklerimizi geliştiren eğitimler ve beceriler hem de teknik
teçhizatlar gerekir. Bu adım zayıfsa diğer adımlarla doğru sonuçlara varamayız.
2. adım: Gözlemlediğimiz nesneyi veya olayı algılarken onu doğru olarak, onu
diğerlerinden ayırt edici özelliklerinin tümüyle ancak anlaşılırlığını ve proses
edilmesini (işlem yapılmasını) bozmayacak kadar da sade olarak algılamalıyız.
Bu noktada önyargılarımızı ve tabularımızı (kavramadan, sorgulamadan ve
sınamadan doğru kabul edilen görüşlerimizi – yanlış teorilerimizi) devreye
sokmamalıyız. (Çok Zor!) Bu adım zayıfsa diğer adımlarla doğru sonuçlara
varamayız.
3. adım: Bu adım simgelere proses yaptığımız adımdır ve en zor adımlardan
birisidir.
Deneyim ister, bilgi birikimi ister, doğru bilgiler ile donatılmış olmayı ister
ve en önemlisi zeka ister. Bu adım akıl yürütme, mantığını doğru kullanabilme
adımıdır. Bu adım zayıfsa diğer adımlar gerekli olmaz.
4. adım: Aklımızın vardığı tüm sonuçlar yaşamda sınamak içindir. Ancak vardığımız
sonuçlar yaşamda sınandığında doğru netice veriyorsa ve kullanılabiliyorsa ve bir işe yarıyorsa
xgerçektir. Yoksa gerçek değildir veya gerçek olup olmadığı tartışılabilir. Yaşamda sınanamayan
bir sonuca vardıysak, bu sonuç kanıtlanmamış bir teori olarak kalacaktır. Günün birinde belki
birileri sınayabilirse gerçek olup olmadığı anlaşılacaktır. Bu adım yoksa gerçeği bilemeyiz.
5. adım: Vardığımız sonuçlar yaşamla uyuşmuyor ve yanlış sonuçlar veriyorsa,
yapılacak tek şey başa dönüp, ben nerede hata yaptım diye yeniden her şeyi gözden
geçirmek gerekir. Bunu tek bir açıklaması vardır. İlk 4 adımda bir yerlerde bir hata
yapılmıştır. Direnmenin ve inanmanın veya bir teorinin taraftarı olmanın veya bir
duygunun esiri olmanın kimseye bir yararı olmaz. Ama zararı çok olur. Bu adım
yoksa doğaya ters düşeriz ve ne olacağımızı bilemeyiz. Ancak, iyi bir yere
varamayacağımız kesindir. Tek kesin ve gerçek olanda budur.
Bilimsel Düşünce ve gerçeğe ulaşmak görüldüğü gibi her akıl yürüten ve hızlı düşünen
insanın becerebileceği bir şey değildir. Yalnız zeki olmak kesinlikle yeterli değildir.
Şimdi Bilimsellik ve Bilimsel Düşünce olgusunu daha teknik olarak ele alabiliriz.
BİLİMSEL METOD
Bilimsel düşüncenin oluşması için üzerinde tartışılacak ve teori geliştirilecek
olgunun veya nesnenin;
Gözlem: Olayların Gözlemlenebilir olması gerekir,
Tarif: Kavramların Tarif edilmesi gerekir,
Teorem: İlişkilerin (Aksiyom, Postula, Hipotez ve başka Teoremler ile) açık ve kesin
bir biçimde ortaya konması (formüle edilmesi) gerekir,
Kestirim: Aksiyomlar, Hipotezler ve Teoremler ile tarif edilen kavramlar arasındaki
ilişkilerden yeni mantıklı sonuçların (hükümlerin, ilişkilerin) belirlenmesi gereklidir,
Sınama: Sonuçlar (hükümler, ilişkiler) sınanabilmelidir ve doğru netice vermelidir.
Bir düşüncenin veya çalışmanın veya teorinin bilimsel olabilmesi için asgari
yukarıdaki niteliklere sahip olması şarttır. Bu öğeleri taşımayan bir düşünce
sistemi ne bilimseldir nede gerçektir.
Tarifler:
Bu bölümde kullanacağımız kavramların tariflerini öncelikle iyi anlamamız gerekir.
Gözlem: (observation) Bir olayı veya olguyu duyularımız, tekniğimiz ve araçlarımız
ile objektif (nesnel) bir şekilde algılamak, incelemek ve analiz etmek
Tarif: (definition) Bir olayın veya olgunun ayırt edici ana özelliklerini en sade biçimde
belirlemek.
Aksiyom: (axiom) Doğruluğu kanıtlamadığı halde doğru olduğu herkes tarafından
kabul edilen varsayım. Örneklerle kanıtlanmadan gerçek olan. Tüm teoremlerin
kökünün başlanğıç noktası.
Postulat: (postula) Nedenleri sorgulanmadan doğru olduğu açıkça görülen hükümlerdir.
Aksiyomlardaki gibi doğru olduğunun kabulü kendi içerisinde var olmamakla birlikte,
doğruluğu veya yanlışlığının kanıtlanmasına gerek duyulmaz. Teoremlerdeki gibi
mantıksal akıl yürütme sonucunda bulunan hipotezler gibi olmayıp, doğrudan
deneysel olarak kanıtlanmaları da mümkün değildir.
Hipotez: (Hypotesis) Doğruluğu kanıtlanamadığı halde sınama ve deneylerle
doğru olduğu anlaşılan varsayım; sonuçları doğru olduğu için doğru olduğu
düşünülen varsayım; başka bir varsayımı sağladığı için doğru olduğu görülen
varsayım.
Teorem: (Theorem) Gözlem, tarif, aksiyom, hipotezlerden mantıklı (Akıllı ve
nedensel düşünme ilkelerini oluşturan formel sistemdir) düşünme sistemiyle sav,
öneri ve tümevarımlara ulaşmak.
Kestirim: (prediction) Teoremin belirlediği sonuçlar yani olgu ve olaylar arasındaki
tarif edilebilen ilişkilerdir. Teoremin Hükümleridir.
Sınama: (test) Teoremin sonuçlarını uygulayarak, doğru netice verip vermediğinin
gözlemlenmesidir. Pratik yapmaktır. Bilginin sınanmasıdır.
Bilimsel düşünce öncelikle gözlemler üzerine bulunan sade ve temel bir varsayım
üzerine kurulur. Bu varsayımın doğruluğu kanıtlamadığı halde doğru olduğu
herkes tarafından kabul edilir. Buna aksiyom diyoruz. Aksiyom için çeşitli örnekler
verebiliriz. Geometrinin temelini oluşturan aksiyom “İki nokta arasındaki en kısa
yol bir doğru parçasıdır” hükmüdür. Bunun kanıtı olmadığı halde, değişik insanlar
tarafından, değişik yerlerde ve defalarca sınandığında doğru olduğu görülür.
Bu sınama veya bu aksiyom üzerine kurulan teorinin hipotezleri ve hükümleri
sınandığında doğru netice verir. Böylece biz kanıtlayamadığımız aksiyom’un doğru
olduğunu anlarız. Ancak, bu doğru olma ve gerçek olma durumunun da belirli koşullara
bağlı olduğunu unutmamız lazımdır. Uzayda hareket eden cisimler için bu aksiyomun
geçerli olmadığı ve aksiyomun “İki nokta arasındaki en kısa yolun bir eğri parçasıdır”
şeklinde değiştiğini ve bunun üzerine kurulan uzay geometrisinin, bizim bildiğimiz
geometriden farklı olduğunu da unutmamamız lazımdır. Yani yıllarca gerçek ve doğru
olduğunu düşündüğümüz bir aksiyom, koşullar değişince değişmiştir. Geometri,
fizik, kimya, matematik bile mutlak doğrular üzerine oturmamıştır.
Bilimsel düşünce bir varsayıma dayanıyor. Bu varsayıma dayalı teorilerin hipotez ve
hükümleri sınanıyor. Netice doğru ise aksiyom ve teori doğru kabul ediliyor.
Sınanamıyor veya doğru netice vermiyorsa, yürüttüğümüz akıl ve bulduğumuz teori,
gerçek olmayıp, sadece bir teori olarak kalıyor. Şöyle ki; teorimizin gerçek olup,
olmadığının tek hakemi yaşamın kendisidir. Bunun dışında kalan bir düşünce sisteminin
bilimselliğinden bahsedilemez, gerçek olmasından da bahsedilemez.
Ne yazık ki birçok insan gözlemlenemeyen ve tarifi olmayan kavramlara dayanan,
sonuçları da sınanamayan düşünce sistemlerine, teorilere inanıyorlar. Ben inanıyorum
ki diyerek bilimsel düşünceler oluşturuyorlar. Kimsenin görmediği, bilmediği ve
sınayamadığı sonuçlara ulaşıyorlar. Bunlarla insanların hayatlarına yön vermesini
talep ediyorlar. Yani, doğada işe yaramayan ve kullanılamayan ve sınanamayan
sonuçlara ve düşünce sistemlerine inanıyorlar ve insanların inanmasını istiyorlar.
Bilimsel düşünce sisteminde anlamadan, kavramadan, tarifini yapmadan ve
sonuçlarını sınmadan hiçbir düşünce sistemine inanılmaz. Daha doğrusu bilimsel
düşüncede inanç yoktur. Bilmek vardır. Varsayım vardır. Kanıt vardır. Sınamak vardır.
Yaşamda kullanmak ve işe yaratmak, onunla bir iş yapmak vardır.
Doğru bilinen tüm varsayımların bir soyutlama ve varsayım olduğu gerçeğini iyi anlamak vardır.
Değişik bir açıdan bakarsak düşünce bir soyutlama, kavramlaştırma (tarifini yapma)
ve akıl yürüterek bir sonuca varmaktır. Ama düşüncenin gerçek olduğunu söylemek,
üstelik geçmişte ve gelecekte gerçek olduğunu söylemek mümkün değildir.
Gerçek olan doğanın kendisidir. Soyutlamalar doğanın gerçeklerine bir yaklaşımdır.
Bilimsel düşünce doğanın gerçeklerine kullanılabilir ve sınanabilir yaklaşımlardır.
Bilimsel düşünce doğayla uyumumuzu sağlayan, doğanın verilerini daha iyi kullanmamızı
sağlayan bir sistemdir. Bilimsel düşünce bir düşüncedir ama doğanın gözlemlenmesiyle
ve yorumlanmasıyla başlar ve mutlaka doğada sınanmasıyla, belirli koşullar ve
yaklaşımlar içerisinde doğruluğunun kanıtlamasıyla sonuçlanır. Bu da yetmez.
Kullanılabilir olması da şarttır. Kullanılamayan, hiçbir işe yaramayan, sınanamayan
bir düşüncenin bilimsel olduğu iddia edilemez. Yani, bilimsel düşünce doğadan başlar
ve doğada sonuçlanır.
BİLİMSEL DÜŞÜNCE SİSTEMETİĞİ:
Şimdi bir bilimsel düşünce sürecini ve bilimsel bir teoriyi oluşturalım.
Temel Teorem (1. adım):
Önce doğayı gözlemleyeceğiz. Olgu ve nesneleri gözlemleyeceğiz.
Gözlemlerimizden kavramları oluşturacağız ve tariflerini yapacağız. Bunları tanımlayacağız.
Bunu sağlamak için soyutlama yapacağız. Onları, işlenebilir sadeliğe getireceğiz.
Ancak, soyutlama yaparken, kavramların temel niteliklerine ve ayırt edici özelliklerini
bozmayacağız.
Bu tariflerden temel hipotezi bulacağız. Yani, başka bir teori ile kanıtlanmadığı
halde herkes tarafından kolaylıkla doğru olduğu anlaşılan temel hipotezi bulacağız.
Bu varsayım (aksiyom) üzerine dayanarak tarifi yapılan nesne ve olgular
arasındaki bir ilişkiyi, akıl yürüterek bulacağız. Bunu sonucunda bir hükme
varacağız. Bu doğrudur diye iddia edeceğiz.
Bu doğru olduğunu iddia ettiğimiz kestirimi doğada sınayacağız.
Sınamada kestirim doğru ise, teorimiz ve aksiyomumuz doğrudur diyeceğiz.
Sonuç yanlış ise, başa dönüp gözlemimizi, soyutlamalarımızı, aksiyomumuzu
ve teorimizi gözden geçirip, nerede hata yaptığımızı bulmaya çalışacağız.
Diğer Teoremler (2. adım, 3. adım ve n. adım)
Temel teoremin doğrulanmış sonuçlarına dayanarak yeni gözlemler yapacağız.
Gözlemlerimizden kavramları oluşturacağız ve tariflerini yapacağız.
Bunları tanımlayacağız. Bunu sağlamak için soyutlama yapacağız. Onları,
işlenebilir sadeliğe getireceğiz. Ancak, soyutlama yaparken, kavramların
temel niteliklerine ve ayırt edici özelliklerini bozmayacağız.
Bu tariflerden bir hipotez bulacağız. Doğruluğunu kanıtlayacağımız ve gözlemleyip,
tariflerini yaptığımız nesne ve olgular arasındaki bir ilişkiyi bulacağız.
Bu varsayım (Hipotez) üzerine dayanarak tarifi yapılan nesne ve olgular arasındaki
bir ilişkiyi, akıl yürüterek bulacağız. Bunun sonucunda bir hükme varacağız.
Bu doğrudur diye iddia edeceğiz.
Bu doğruyu doğada sınayacağız. Sınamada kestirim doğru ise, teorimiz ve
hipotezimiz doğrudur diyeceğiz. Kestirim yanlış ise, başa dönüp gözlemimizi,
soyutlamalarımızı, hipotezimizi ve teorimizi gözden geçirip, nerede hata
yaptığımızı bulmaya çalışacağız.
Bu adımlara devam edeceğiz. Böylece, düşünce safhasında teorimizi geliştireceğiz.
Diğer yandan da teorinin sonuçlarını doğada uygulayarak pratiğimizi (teknolojimizi)
geliştireceğiz.
Bu sistem ilk bakışta fizik, kimya, biyoloji gibi bilimler için geçerliymiş izlemini
verebilir. Ancak, bu metot sosyal bilimler ve tüm bilimler içinde aynen geçerlidir.
Sayğılarımla
M. Oğuz Çitçi
Elektronik Y. Mühendisi
28 OCAK 2012 CUMARTESI
Atatürkün Bilim İle İlgili Sözleri 5
Gözlerimizi kapayıp, yalnız yaşadığımızı varsayamayız. Ülkemizi bir çember içine alıp dünya ile
ilgilenmeksizin yaşayamayız. Tersine gelişmiş,uygarlaşmış bir ulus olarak uygarlık alanının
üzerinde yaşayacağız: bu yaşam ancak bilim ve fenle olur. bilim ve fen nerede ise oradan
alacağız ve ulusun her bireyinin kafasına koyacağız. Bilim ve fen için bağ ve koşul yoktur. (1922; S.D. I ) (tıklayınız)
28 OCAK 2012 CUMARTESI
BİLİMSEL DÜŞÜNCE NEDİR?
BİLİMSEL DÜŞÜNCE NEDİR?
Herkesin düşünmeye ve fikrini söylemeye başladığı bir çağda, ortaya çıkan çok önemli bir eksikte
nasıl düşünmek gerektiğini hiç bilmemekten kaynaklanıyor. İnsanlar okulları bitiriyor, çeşitli
teorileri okuyor, teorileri değerlendiriyor ve kendisi de teoriler ileri sürüyor ama bilimsel
düşünce ve akıl yürütme sistematiği nedir hiç bilmiyor. Her mantıklı düşünceyi veya teoriyi
bilimsel sanıyor. Her düşünceye aklıma yattı veya yatmadı diye değerlendiriyor. Gerçek ile
düşünce arasındaki ilişkileri ise hiç tanımıyor. Sonuç olarak eğitilmiş, hatta akademik kariyer
yapmış birçok insan bir fikir kör dövüşü sergiliyor.
Açık oturumlarda meydan savaşları yaşanıyor. Sonuç olarak herkesin haklı olduğu,
herkesin doğrularının farklı olduğu, hatta birçok gerçek olduğuna inanarak,
bilimin kalbine bir hançer saplıyoruz ve uzlaşıcı olduğumuz için de övünmeye
başlıyoruz.
Prof. Dr. Tarık Özker hocamın üniversitenin 4. sınıfında (yani nerdeyse eğitimimizi
tamamlamak üzereyken) bunca yıldır öğrendiklerimizin, yani bilimsel düşüncenin
ne olduğunu bize anlattığı zaman, çok şaşırmıştık. Ne yaptığımızı bize hiç kimse
öğretmemişti o ana kadar. Bu konuda yani bilimsel düşüncenin ne olup,
ne olmadığını sade bir dille anlatan bir kitap çok aradığım halde bulamadım.
Ben de hocamın bize öğrettiklerinden aklımda kalanları ve bu güne kadar
okuduklarımdan hazırladığım bir özeti yazmaya karar verdim.
Kısaca aradığımız; “Her mantıklı düşüncenin bilimsel ve gerçek olup, olmadığıdır?
Düşüncemizin bilimsel ve gerçek olması için olmazsa olmaz şartları nelerdir?”
sorularının cevaplarıdır.
DUYU, DÜŞÜNCE VE MANTIK:
İnsan beyni 5 duyumuzu (duyu: insanların ve hayvanların, dış dünyanın uyarılarını
görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma organlarıyla algılama yeteneği, hasse)
kullanarak dış dünya ile ilişki kurar. Bu duyuları yani algıladığı görüntü, ses, tat,
koku, dokunma duyularını hafızasında saklamak ve işleyebilmek için bu duyularla
ilgili biyolojik ve elektriksel olarak birbirinden farklılıklar üretir. İnsan beyni gördüğü
bir cismi tüm şekil ve renk nitelikleriyle hafızasına almaz. Daima bunları simgeleştirir.
Yani simge (sembol) olarak soyutlanmış (yani tüm özelliklerinden ana özellikleri veya
ayırt edici özellikleri ayıklanmış olarak) yani daha az veri (data) ile hafızasına alır.
Bu duyuların arasındaki ilişkileri de daima onların ayırt edici özellikleri yani
soyutlanmış simgeleriyle oluşturur. Şöyle ki bir çocuk çığlığı, o sesin tüm
özellikleriyle (yani frekansı, bileşenleri, ritmi, genliği vs ile değil) diğer seslerden
onu ayırt eden ana özelliği ne ise onu simgeleştirerek hafızasına alır. Neticede
hafızaya alınan sesin kendisi değil onun simgesi ve bu simgenin soyutlanmış
verileri ve tarifidir.
İnsan beyni düşünürken, hatırlarken ve akıl yürütürken bu simgeleri kullanır,
yani o duyuları hatırlatan biyolojik ve elektriksel farklılıkları kullanır. Yoksa
duyuların algıladığı tüm verileri beynine kayıt etmez. Sadece onların
simgelerini kullanır. Bunun sayesinde insan beyni bu gözlemleri arasında
ilişkiler ve sonuçlar oluşturabilir. Yani düşünür. Varsayımlar hayal edebilir.
Tüm hayallerde sesler ve şekiller tam olarak yoktur. Duyular hafızamızda
karikatür gibi sadece ayırt edici özellikleriyle vardır.
Peki, duygu nedir? Duygu (TDK sözlük anlamı: duygu: belirli nesne olay
veya bireylerin insanın iç dünyasında uyandırdığı izlenim) algıladığımız
duyuların, genetik hafızamız, bilinçli hafızamız ve bilinçaltımız etmenleriyle
bize anımsattığı, bir yorumlanmış duyu hatta duyular kümesi veya bileşenidir.
Duygu bir algılama değil sadece bir sonuçtur veya bir yorumdur.
Kontrollü bir ateş, şömine ateşi görünce, güven duygusu oluşur, ama kontrolsüz
yanan bir ateş görünce korku ve güvensizlik hissederiz. Çünkü geçmiş
tecrübelerimiz şömine ateşinin bizi ısıttığını ve belki de genetik hafızamız
da bu tip bir ateşin bizi vahşi hayvanlardan koruduğunu anımsatacaktır.
Bu duygu güvence duygusudur. Yani bu durum güvencelidir yorumu
veya sonucuna varmaktır.
Kontrolsüz bir ateş, bir çalılığın yanmasını görünce, güvensizlik duygusu oluşur,
korkarız. Çünkü geçmiş tecrübelerimiz bu ateşin büyüyeceğini ve bize ve
çevremize zarar vereceğini anımsatacaktır. Bu duygu güvensizlik ve korku
duygusudur. Yani bu durum güvencesizdir ve tehlikelidir yorumu veya
sonucuna varmaktır.
Önce kullandığımız ve kullanacağımız terimlerin tariflerini yapalım.
Matematik simgeler ile mantıksal işlemler yapma ve sonuca varma metodudur.
Simgelerden ne kastettiğimizi yukarıda açıkladık. Yani algılamalarımızın
soyutlanmış işaretleri simgedir. Bir cisim, iki cisim, büyük cisim, küçük cisim,
küme, sonsuz gibi.
Mantık nedensel düşünme sistematiği ve ilkeleridir. Yani beynimizin düşünme
sistematiğinin deşifre edilmiş bir metodolojisidir.
Şimdi ne dediğimize tekrar bakalım. Beynimiz duyuları simgeleştirir, kaydeder,
tasnif eder ve bunlarla mantıklı işlemler yapar. Matematik ise simgeler ile
mantıksal işlemler yapma metodolojisidir. Yani, beynimizin yürütmekte olduğu
düşünme sisteminin bilinçli akıl yürütme ve yazıya dökülmüş anlatım biçimi
ve sistematiğidir. Diğer bir deyişle de duyulardan duygulara (algılamalardan –
inputs, sonuçlara - outputs) varma metodudur.
Şimdi yanlış bir toplum yargısının neden yanlış olduğunu anlamaya çalışalım.
“Bu kadar mantıksal olma birazda duygulu ol.” veya “Mantık ile duygu daima çelişir”
sözcüklerinin ne kadar yanlış bir yargı olduğu sonucuna varmak zor olmasa gerekir.
Duyu gerçek dünyayı algılamak, duygu ise bundan beynimizin kullandığı
mantıksal bir sonuca varmak olmasına rağmen, insanlar mantığın duygu
ile çeliştiğini sanıyor. Bir başka deyişle de mantığın ve matematiğin
bilimsel metodunun ne olduğunu tanımıyor. Bu nedenle yanlış mantık kullanarak,
yanlış ve gerçek olmayan bir sonuca varıyor ve bunun duygular ile çeliştiğini
söylüyor.
Biz rahatlıkla şunu iddia edebiliriz. Sıhhatli bir insanın duygularıyla, doğru kullanılan
bir mantık tam olarak örtüşür. Yani, duygular mantıklıdır ve mantıklı olan sonuçlarda
duyguludur. Bunlar asla ters düşmezler.
Burada konuyla doğrudan ilgisi olmasa da genel olarak yapılan bir hataya değinmek
istiyorum. Duygulu (duyularımızın daha açık olup, daha fazla duygu üretmemiz
halini kastediyorum) olmak ve hassas olmak birbirleriyle karıştırılan kavramlardır.
Biz genellikle olaylardan çabuk ve daha fazla etkilenen insana duygulu sıfatını takarız.
Bir film seyrederken ağlayan, başkalarının acısını kendi içinde derin hisseden
insanlara da duygulu deriz. Ama bu hatalı bir kullanımdır. Gerçekte söylemek
istediğimiz o insanın hassas olduğundur.
BİLİMSEL DÜŞÜNCE VE GERÇEK
İnsan beyni duyularıyla algıladıklarını simgeler halinde belleğine alıp, bunları
işleyerek ve mantıklı akıl yürüterek sonuçlara varır. Biz bu sonuçları içsel
ruh halimize yönelik olanlarına duygu veya his diyoruz, dışsal olan ve insanlara,
olaylara, doğaya yönelik olanlarına hayat görüşü, felsefe, fizik, kimya, matematik
diyoruz. Bu mantıklı akıl yürütme işlemini her insan yapabilir. Ama her insanın
yaptığı bir diğeriyle aynı sonucu vermez.
Neden aynı sonucu vermez? Şimdi düşünce süreçlerimize dikkatlice bakalım.
1. adım: Duyularımızla algılama ve gözlemleme - (sıhhatli duyu organları gerekir)
2. adım: Algıladıklarımızın ve gözlemlediklerimizin ana ve ayırt edici özelliklerini
ayıklayarak simgeler halinde hafızamıza alma (tarifini yapma) – (ruhen sıhhatli olmak,
önyargısız ve tabusuz olmak gerekir)
3. adım: Bu simgeleri genetik hafızamız, bilincimiz ve bilinçaltımızdaki geçmişteki
deneylerimiz ile karşılaştırarak ve işleyerek mantıklı sonuçlara (duygu ve düşüncelere)
varmak. (deneyimli, ruhen sıhhatli ve zeki olmak gerekir)
4. adım: Vardığımız sonuçları yaşamda sınamak (eylemci olmak gerekir)
5. adım: Vardığımız sonuçlar yaşamla doğayla uyuşmuyor ve yanlışsa 1. adıma
geri dönmemiz gerekiyor. (dogmatik olmamak, sorgulayıcı olmak, tabusuz olmak gerekir)
Zaten, tüm sorunda burada başlıyor. Bilimsel düşünce doğaya kapalı bir akılla, doğayı
doğru algılamamızı zorlaştıran bozuk ruh hali, tabular, önyargılar ve inançlarla,
birikimsiz ve deneyimsiz, uygulamasız ve eylemsiz yapılamaz. En önemlisi ise
yanlış sonuçları görünce hemen başa dönebilmeyi ve ben nerede hata yaptım
diye gözden geçirme yapabilmeyi ve tüm bunları göze alabilmeyi gerektirir.
Yanlış sonuçları görünce tekrar başa dönmek çok zordur. En iyisi gözlemlediklerimizin
gerçek olmadığına inanmaktır. Yanlış yorumladığımızı düşünmek ve başkalarının daha
doğru düşündüğünü varsaymak daha kolaydır. Belki de tuttuğumuz ve taraftarı
olduğumuz teoriyi kavramadan, yargılamadan ve sınamadan büyük bir inanç ve
inatla savunmak daha doğru olabilir. Bu ruhumuzu ve komplekslerimizi de okşayabilir.
İşte bu nokta düşünce sistemimizin bozulduğu, kirlendiği ve hastalandığı noktadır.
Düşünce sistemimizin hastalanmamış olması da Bilimsel Düşüncenin
olmazsa olmaz şartlarından birisidir.
Şimdi yukarıdaki adımlardaki değişik etkilere bakalım.
1. adım: Duyularımızla doğayı ve olayları anlayabilmek için sıhhatli duyu organlarımıza,
hatta bunları destekleyen bazı teçhizatlara ihtiyacımız vardır. İyi bir göze sahip olmak,
görmesini öğrenmiş olmak, iyi bir kulağa sahip olmak ve seslere karşı eğitilmiş
bir kulağı olmak, mikroskop, ölçü aletleri, gerçek belgeler, doğru yazılmış dokümanlar
vb gibi hem kendi duyu yeteneklerimizi geliştiren eğitimler ve beceriler hem de teknik
teçhizatlar gerekir. Bu adım zayıfsa diğer adımlarla doğru sonuçlara varamayız.
2. adım: Gözlemlediğimiz nesneyi veya olayı algılarken onu doğru olarak, onu
diğerlerinden ayırt edici özelliklerinin tümüyle ancak anlaşılırlığını ve proses
edilmesini (işlem yapılmasını) bozmayacak kadar da sade olarak algılamalıyız.
Bu noktada önyargılarımızı ve tabularımızı (kavramadan, sorgulamadan ve
sınamadan doğru kabul edilen görüşlerimizi – yanlış teorilerimizi) devreye
sokmamalıyız. (Çok Zor!) Bu adım zayıfsa diğer adımlarla doğru sonuçlara
varamayız.
3. adım: Bu adım simgelere proses yaptığımız adımdır ve en zor adımlardan
birisidir.
Deneyim ister, bilgi birikimi ister, doğru bilgiler ile donatılmış olmayı ister
ve en önemlisi zeka ister. Bu adım akıl yürütme, mantığını doğru kullanabilme
adımıdır. Bu adım zayıfsa diğer adımlar gerekli olmaz.
4. adım: Aklımızın vardığı tüm sonuçlar yaşamda sınamak içindir. Ancak vardığımız
sonuçlar yaşamda sınandığında doğru netice veriyorsa ve kullanılabiliyorsa ve bir işe yarıyorsa
xgerçektir. Yoksa gerçek değildir veya gerçek olup olmadığı tartışılabilir. Yaşamda sınanamayan
bir sonuca vardıysak, bu sonuç kanıtlanmamış bir teori olarak kalacaktır. Günün birinde belki
birileri sınayabilirse gerçek olup olmadığı anlaşılacaktır. Bu adım yoksa gerçeği bilemeyiz.
5. adım: Vardığımız sonuçlar yaşamla uyuşmuyor ve yanlış sonuçlar veriyorsa,
yapılacak tek şey başa dönüp, ben nerede hata yaptım diye yeniden her şeyi gözden
geçirmek gerekir. Bunu tek bir açıklaması vardır. İlk 4 adımda bir yerlerde bir hata
yapılmıştır. Direnmenin ve inanmanın veya bir teorinin taraftarı olmanın veya bir
duygunun esiri olmanın kimseye bir yararı olmaz. Ama zararı çok olur. Bu adım
yoksa doğaya ters düşeriz ve ne olacağımızı bilemeyiz. Ancak, iyi bir yere
varamayacağımız kesindir. Tek kesin ve gerçek olanda budur.
Bilimsel Düşünce ve gerçeğe ulaşmak görüldüğü gibi her akıl yürüten ve hızlı düşünen
insanın becerebileceği bir şey değildir. Yalnız zeki olmak kesinlikle yeterli değildir.
Şimdi Bilimsellik ve Bilimsel Düşünce olgusunu daha teknik olarak ele alabiliriz.
BİLİMSEL METOD
Bilimsel düşüncenin oluşması için üzerinde tartışılacak ve teori geliştirilecek
olgunun veya nesnenin;
Gözlem: Olayların Gözlemlenebilir olması gerekir,
Tarif: Kavramların Tarif edilmesi gerekir,
Teorem: İlişkilerin (Aksiyom, Postula, Hipotez ve başka Teoremler ile) açık ve kesin
bir biçimde ortaya konması (formüle edilmesi) gerekir,
Kestirim: Aksiyomlar, Hipotezler ve Teoremler ile tarif edilen kavramlar arasındaki
ilişkilerden yeni mantıklı sonuçların (hükümlerin, ilişkilerin) belirlenmesi gereklidir,
Sınama: Sonuçlar (hükümler, ilişkiler) sınanabilmelidir ve doğru netice vermelidir.
Bir düşüncenin veya çalışmanın veya teorinin bilimsel olabilmesi için asgari
yukarıdaki niteliklere sahip olması şarttır. Bu öğeleri taşımayan bir düşünce
sistemi ne bilimseldir nede gerçektir.
Tarifler:
Bu bölümde kullanacağımız kavramların tariflerini öncelikle iyi anlamamız gerekir.
Gözlem: (observation) Bir olayı veya olguyu duyularımız, tekniğimiz ve araçlarımız
ile objektif (nesnel) bir şekilde algılamak, incelemek ve analiz etmek
Tarif: (definition) Bir olayın veya olgunun ayırt edici ana özelliklerini en sade biçimde
belirlemek.
Aksiyom: (axiom) Doğruluğu kanıtlamadığı halde doğru olduğu herkes tarafından
kabul edilen varsayım. Örneklerle kanıtlanmadan gerçek olan. Tüm teoremlerin
kökünün başlanğıç noktası.
Postulat: (postula) Nedenleri sorgulanmadan doğru olduğu açıkça görülen hükümlerdir.
Aksiyomlardaki gibi doğru olduğunun kabulü kendi içerisinde var olmamakla birlikte,
doğruluğu veya yanlışlığının kanıtlanmasına gerek duyulmaz. Teoremlerdeki gibi
mantıksal akıl yürütme sonucunda bulunan hipotezler gibi olmayıp, doğrudan
deneysel olarak kanıtlanmaları da mümkün değildir.
Hipotez: (Hypotesis) Doğruluğu kanıtlanamadığı halde sınama ve deneylerle
doğru olduğu anlaşılan varsayım; sonuçları doğru olduğu için doğru olduğu
düşünülen varsayım; başka bir varsayımı sağladığı için doğru olduğu görülen
varsayım.
Teorem: (Theorem) Gözlem, tarif, aksiyom, hipotezlerden mantıklı (Akıllı ve
nedensel düşünme ilkelerini oluşturan formel sistemdir) düşünme sistemiyle sav,
öneri ve tümevarımlara ulaşmak.
Kestirim: (prediction) Teoremin belirlediği sonuçlar yani olgu ve olaylar arasındaki
tarif edilebilen ilişkilerdir. Teoremin Hükümleridir.
Sınama: (test) Teoremin sonuçlarını uygulayarak, doğru netice verip vermediğinin
gözlemlenmesidir. Pratik yapmaktır. Bilginin sınanmasıdır.
Bilimsel düşünce öncelikle gözlemler üzerine bulunan sade ve temel bir varsayım
üzerine kurulur. Bu varsayımın doğruluğu kanıtlamadığı halde doğru olduğu
herkes tarafından kabul edilir. Buna aksiyom diyoruz. Aksiyom için çeşitli örnekler
verebiliriz. Geometrinin temelini oluşturan aksiyom “İki nokta arasındaki en kısa
yol bir doğru parçasıdır” hükmüdür. Bunun kanıtı olmadığı halde, değişik insanlar
tarafından, değişik yerlerde ve defalarca sınandığında doğru olduğu görülür.
Bu sınama veya bu aksiyom üzerine kurulan teorinin hipotezleri ve hükümleri
sınandığında doğru netice verir. Böylece biz kanıtlayamadığımız aksiyom’un doğru
olduğunu anlarız. Ancak, bu doğru olma ve gerçek olma durumunun da belirli koşullara
bağlı olduğunu unutmamız lazımdır. Uzayda hareket eden cisimler için bu aksiyomun
geçerli olmadığı ve aksiyomun “İki nokta arasındaki en kısa yolun bir eğri parçasıdır”
şeklinde değiştiğini ve bunun üzerine kurulan uzay geometrisinin, bizim bildiğimiz
geometriden farklı olduğunu da unutmamamız lazımdır. Yani yıllarca gerçek ve doğru
olduğunu düşündüğümüz bir aksiyom, koşullar değişince değişmiştir. Geometri,
fizik, kimya, matematik bile mutlak doğrular üzerine oturmamıştır.
Bilimsel düşünce bir varsayıma dayanıyor. Bu varsayıma dayalı teorilerin hipotez ve
hükümleri sınanıyor. Netice doğru ise aksiyom ve teori doğru kabul ediliyor.
Sınanamıyor veya doğru netice vermiyorsa, yürüttüğümüz akıl ve bulduğumuz teori,
gerçek olmayıp, sadece bir teori olarak kalıyor. Şöyle ki; teorimizin gerçek olup,
olmadığının tek hakemi yaşamın kendisidir. Bunun dışında kalan bir düşünce sisteminin
bilimselliğinden bahsedilemez, gerçek olmasından da bahsedilemez.
Ne yazık ki birçok insan gözlemlenemeyen ve tarifi olmayan kavramlara dayanan,
sonuçları da sınanamayan düşünce sistemlerine, teorilere inanıyorlar. Ben inanıyorum
ki diyerek bilimsel düşünceler oluşturuyorlar. Kimsenin görmediği, bilmediği ve
sınayamadığı sonuçlara ulaşıyorlar. Bunlarla insanların hayatlarına yön vermesini
talep ediyorlar. Yani, doğada işe yaramayan ve kullanılamayan ve sınanamayan
sonuçlara ve düşünce sistemlerine inanıyorlar ve insanların inanmasını istiyorlar.
Bilimsel düşünce sisteminde anlamadan, kavramadan, tarifini yapmadan ve
sonuçlarını sınmadan hiçbir düşünce sistemine inanılmaz. Daha doğrusu bilimsel
düşüncede inanç yoktur. Bilmek vardır. Varsayım vardır. Kanıt vardır. Sınamak vardır.
Yaşamda kullanmak ve işe yaratmak, onunla bir iş yapmak vardır.
Doğru bilinen tüm varsayımların bir soyutlama ve varsayım olduğu gerçeğini iyi anlamak vardır.
Değişik bir açıdan bakarsak düşünce bir soyutlama, kavramlaştırma (tarifini yapma)
ve akıl yürüterek bir sonuca varmaktır. Ama düşüncenin gerçek olduğunu söylemek,
üstelik geçmişte ve gelecekte gerçek olduğunu söylemek mümkün değildir.
Gerçek olan doğanın kendisidir. Soyutlamalar doğanın gerçeklerine bir yaklaşımdır.
Bilimsel düşünce doğanın gerçeklerine kullanılabilir ve sınanabilir yaklaşımlardır.
Bilimsel düşünce doğayla uyumumuzu sağlayan, doğanın verilerini daha iyi kullanmamızı
sağlayan bir sistemdir. Bilimsel düşünce bir düşüncedir ama doğanın gözlemlenmesiyle
ve yorumlanmasıyla başlar ve mutlaka doğada sınanmasıyla, belirli koşullar ve
yaklaşımlar içerisinde doğruluğunun kanıtlamasıyla sonuçlanır. Bu da yetmez.
Kullanılabilir olması da şarttır. Kullanılamayan, hiçbir işe yaramayan, sınanamayan
bir düşüncenin bilimsel olduğu iddia edilemez. Yani, bilimsel düşünce doğadan başlar
ve doğada sonuçlanır.
BİLİMSEL DÜŞÜNCE SİSTEMETİĞİ:
Şimdi bir bilimsel düşünce sürecini ve bilimsel bir teoriyi oluşturalım.
Temel Teorem (1. adım):
Önce doğayı gözlemleyeceğiz. Olgu ve nesneleri gözlemleyeceğiz.
Gözlemlerimizden kavramları oluşturacağız ve tariflerini yapacağız. Bunları tanımlayacağız.
Bunu sağlamak için soyutlama yapacağız. Onları, işlenebilir sadeliğe getireceğiz.
Ancak, soyutlama yaparken, kavramların temel niteliklerine ve ayırt edici özelliklerini
bozmayacağız.
Bu tariflerden temel hipotezi bulacağız. Yani, başka bir teori ile kanıtlanmadığı
halde herkes tarafından kolaylıkla doğru olduğu anlaşılan temel hipotezi bulacağız.
Bu varsayım (aksiyom) üzerine dayanarak tarifi yapılan nesne ve olgular
arasındaki bir ilişkiyi, akıl yürüterek bulacağız. Bunu sonucunda bir hükme
varacağız. Bu doğrudur diye iddia edeceğiz.
Bu doğru olduğunu iddia ettiğimiz kestirimi doğada sınayacağız.
Sınamada kestirim doğru ise, teorimiz ve aksiyomumuz doğrudur diyeceğiz.
Sonuç yanlış ise, başa dönüp gözlemimizi, soyutlamalarımızı, aksiyomumuzu
ve teorimizi gözden geçirip, nerede hata yaptığımızı bulmaya çalışacağız.
Diğer Teoremler (2. adım, 3. adım ve n. adım)
Temel teoremin doğrulanmış sonuçlarına dayanarak yeni gözlemler yapacağız.
Gözlemlerimizden kavramları oluşturacağız ve tariflerini yapacağız.
Bunları tanımlayacağız. Bunu sağlamak için soyutlama yapacağız. Onları,
işlenebilir sadeliğe getireceğiz. Ancak, soyutlama yaparken, kavramların
temel niteliklerine ve ayırt edici özelliklerini bozmayacağız.
Bu tariflerden bir hipotez bulacağız. Doğruluğunu kanıtlayacağımız ve gözlemleyip,
tariflerini yaptığımız nesne ve olgular arasındaki bir ilişkiyi bulacağız.
Bu varsayım (Hipotez) üzerine dayanarak tarifi yapılan nesne ve olgular arasındaki
bir ilişkiyi, akıl yürüterek bulacağız. Bunun sonucunda bir hükme varacağız.
Bu doğrudur diye iddia edeceğiz.
Bu doğruyu doğada sınayacağız. Sınamada kestirim doğru ise, teorimiz ve
hipotezimiz doğrudur diyeceğiz. Kestirim yanlış ise, başa dönüp gözlemimizi,
soyutlamalarımızı, hipotezimizi ve teorimizi gözden geçirip, nerede hata
yaptığımızı bulmaya çalışacağız.
Bu adımlara devam edeceğiz. Böylece, düşünce safhasında teorimizi geliştireceğiz.
Diğer yandan da teorinin sonuçlarını doğada uygulayarak pratiğimizi (teknolojimizi)
geliştireceğiz.
Bu sistem ilk bakışta fizik, kimya, biyoloji gibi bilimler için geçerliymiş izlemini
verebilir. Ancak, bu metot sosyal bilimler ve tüm bilimler içinde aynen geçerlidir.
Sayğılarımla
M. Oğuz Çitçi
Elektronik Y. Mühendisi
28 OCAK 2012 CUMARTESI
Atatürkün Bilim İle İlgili Sözleri 5
Gözlerimizi kapayıp, yalnız yaşadığımızı varsayamayız. Ülkemizi bir çember içine alıp dünya ile
ilgilenmeksizin yaşayamayız. Tersine gelişmiş,uygarlaşmış bir ulus olarak uygarlık alanının
üzerinde yaşayacağız: bu yaşam ancak bilim ve fenle olur. bilim ve fen nerede ise oradan
alacağız ve ulusun her bireyinin kafasına koyacağız. Bilim ve fen için bağ ve koşul yoktur. (1922; S.D. I ) (tıklayınız)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder